Reddi miras, miras bırakanın ölümü nedeniyle yasal veya atanmış mirasçıların mirası reddetmesidir. Külli halefiyet ilkesi miras hukukunda düzenlenmiş olup, buna göre miras bırakanın ölümü ile atanmış veya yasal mirasçılar kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanırlar. Miras bir bütün olarak mirasçılara geçmektedir. Bu nedenle miras bırakanın ölümü ile yalnızca alacaklar değil, aynı zamanda borçlar da mirasçılara geçmektedir.
Miras bırakanın borca batık olması halinde mirasçılar mirası reddetmedirler. Mirasın reddi, Türk Medeni Kanunu ile düzenlenmiş olup, bir takım şartları bulunmaktadır.
Yasal veya atanmış mirasçılar iki şekilde “reddi miras” talebinde bulunabilirler:
Mirasın Gerçek Reddi
Mirasın Hükmen Reddi
Mirasın Gerçek Reddi
Mirasın gerçek reddi, Türk Medeni Kanunu 609. Maddesi ve devamında düzenlenmiş olup, buna göre mirasçılar, miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine sözlü veya yazılı olarak mirası reddediklerini bildirmeleri gerekmektedir. TMK 609/2 maddesine göre mirasın reddi kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Mirasın reddi, herhangi bir kayda veya şarta bağlanması halinde geçersiz olacaktır ve bu nedenle mirasçı mirası kazanacaktır.
Miras bir bütün olarak reddedilmektedir. Yani, mirasın bir kısmının reddi bir kısmının kabulü mümkün değildir. Mirasçının mirası reddetmesi sonucunda Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından tescil işlemi yapılmaktadır. Tescil işlemi yapıldıktan sonra ret beyanından tek taraflı vazgeçmek mümkün değildir. Ancak ret beyanı yanılma, aldatma veya hile sonucu gerçekleşmiş ise ret işleminin iptali isteminde bulunulabilir.
Türk Medeni Kanunu 606. Maddesine göre ”Miras, üç ay içinde reddolunabilir”. Kanunda belirtilen üç aylık süre hak düşürücü süredir. Bu nedenle, miras bırakanın ölümünden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren üç aylık süre içerisinde reddi miras talebinde bulunması gerekmektedir. Aksi taktirde mirasçılar mirası kazanacaktır.
Mirasın Hükmi Reddi
Mirasın hükmi reddinin bir takım şartları bulunmaktadır. Bunlar:
-Miras bırakanın ölümü anında borçlarını ödemekten aciz durumda olması ve ödemeden aczinin açıkça belli olması
-Borçlarını ödemeden aczinin resmen tespit edilmiş olması halidir.
Bu şartların olması durumunda karine olarak mirasçıların mirası reddettikleri kabul edilmektedir. Bu durumda mirası reddetmek için ayrıca Sulh mahkemesine başvurmaya gerek kalmamaktadır. Ancak mirasçılar, dava açıp tespit etme hakkında da sahiptir. Tereke alacaklarının miras bırakanın borçlarından dolayı mirasçılara karşı açtığı davalarda, mirasçılar hükmi reddi ileri sürecektir.
Mirasın reddi ile mirasçıların mirasçılık sıfatı miras bırakanın ölümü anından itibaren sona ermektedir. Yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar bakımından mirasın reddi farklı hukuki sonuçlar doğurmaktadır:
Yasal mirasçılar açısından mirasın reddi, mirasçılık sıfatını geçmişe etkili olarak sona erdirmektedir. Miras, mirası reddeden mirasçı, miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaştırılır. Mirası reddeden kişinin altsoyu olması halinde miras payı ona geçmektedir. Mirası reddedenin alt soyu bulunmuyor ise onunla aynı zümrede mirasçı olarak bulunan kişilerin miras payı artmaktadır.
En yakın yasal mirasçıların tümüm mirası reddetmesi halinde ise tereke Türk Medeni Kanunu 612/l maddesine göre Sulh Hukuk Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Türk Medeni Kanunu 612/2 maddesine göre, resmi tasfiye yapıldıktan sonra terekeden arta kalanlar mirası reddedenler arasında paylaştırılır. Yalnızca atanmış mirasçıların tamamının mirası reddetmesi halinde payları terekeye geri döner ve bundan yasal mirasçılar yararlanır. Bu durumda TMK 612. Maddesi uygulanmamaktadır.
Altsoyun tamamı tarafından mirasın reddedilmesi halinde Türk Medeni Kanunu 613. maddesine göre altsoyun miras payının tamamı mirasbırakanın eşine geçer ve eş tek başına mirasçı olur.
Atanmış mirasçıların mirası reddetmeleri durumunda ise aksine bir düzenleme bulunmuyor ise reddedilen mirastan sadece yasal mirasçılar yararlanabilecektir.